Kamulaştırmasız El Atma Davalarında Islah Harcı Konusu
Bilindiği üzere kamulaştırmasız el atma davaları, kısmi bir dava değeri talebiyle açılabilmekte, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176 ve devamında düzenlenen “Davanın Islah Edilmesine” ilişkin hükümler gereğince hakkın saklı tutulması şartıyla daha sonra talep miktarı arttırılabilmektedir.
İdareler tarafından, özel mülkiyete tabi taşınmazlara, Anayasa ve yasalara uygun bir kamulaştırma yapılmaksızın FİİLEN EL ATILMASI halinde, yasal olarak idarelere karşı müdahalenin önlenmesi/kal ve ecrimisil davaları veya taşınmaz bedelinin tahsili talepli tazminat davaları açılabilmektedir. Uygulamada daha çok, zaten fiilen el atılmış bulunan taşınmazın bedelinin tahsili yoluna gidilmekte yani kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davaları açılmaktadır.
Kamulaştırmasız el atma nedeniyle bedel/tazminat davası açılırken, taşınmaza fiilen el atan kurum veya kurumlardan (kurumlar arası protokollerle veya kurumların tek taraflı beyanlarıyla sorumlulukları değişebildiğinden) husumet yönünden emin olunamamakta dolayısıyla taşınmaz bedelinin kime yükleneceği hususu tam olarak bilinemediğinden, davalı olarak birkaç kuruma karşı dava açılabilmektedir. Bu durumda dava sonunda hüküm ile birlikte RED avukatlık ücretleri söz konusu olduğundan kısmi dava açmak gerekmektedir.
Yaşar Demirci Hukuk Bürosu olarak, müvekkil/taşınmaz sahibi aleyhine vekalet ücreti vs. gibi mağduriyetler oluşturmamak için, kısmi davaların avantaj ve dezavantajları müvekkil/taşınmaz maliki ile paylaşıldıktan sonra, kamulaştırmasız el atma davalarında (tezyidi bedel-bedel arttırım davaları hariç, birbirlerinden çok ince bir farkla ayrıldıkları durumlar olabilmektedir) kısmi bedel talep etmekteyiz. Eğer kısmi dava açılmasına karar verildiyse, dilekçelerimizde örnek olarak “taşınmazın değeri en az bir milyon Türk lirasıdır” şeklinde nitelememize rağmen, davayı, 10.000TL-60.000TL-100.000TL gibi rakamlarla açmaktayız.
Yargılama sırasında, dava konusu taşınmaz veya taşınmazların kamulaştırmasız el atılan alanlarının bedeli bilirkişi raporu veya raporlarıyla netlik kazandığı durumlarda, dava dilekçemizde talep ettiğimiz 10.000TL-60.000TL-100.000TL gibi değerleri, Yargıtay içtihatlarına uygun bulduğumuz bilirkişi raporu üzerinden ıslah ederek yükseltmekteyiz.
Islah dilekçesi, ıslah harcı olmadığı taktirde maalesef tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Bu nedenle ıslah dilekçesini sunduktan sonra, duruşma öncesinde (eğer mahkeme hakimince harcın yatırılmasına ilişkin ayrıca bir süre verilmemişse) harcın da yatırılması gerekmektedir.
Harcın belirlenmesinde, Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. Maddesi bir ayrım yapmaktadır. Buna göre 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen el atılan taşınmaza ilişkin açılan davalarda ıslah harcı da dahil olmak üzere tüm harç ve tüm vekalet ücretleri maktu olmakta, ancak 4/11/1983 tarihinden sonrasına ilişkin bir kamulaştırmasız fiili el atma söz konusuysa talep edilecek bedelin binde 68,31’i ıslah harcı olarak hesaplanmakta ve bunun öncelikle 1/4ü yatırılmaktadır.
Taşınmazına kamulaştırmasız el atılan malikler açısından en büyük sorun sözü edilen harç konusudur. Yani taşınmaza 4/11/1983 tarihinden önce el atıldıysa, dava maktu harçla açılabilecek 4/11/1983 tarihinden sonra el atıldıysa aynı dava nisbi harçla açılabilecektir.
Yani taşınmazınıza kamulaştırmasız el atılmış ve mülkiyet hakkınız elinizden alınmış olmasına rağmen, eğer harç yatıracak paranız yoksa karar alma hakkınız da olamayacaktır. Bu dahi bize göre tek başına adil bir durum değildir. Zira idareler üzerlerine düşen kamulaştırma ödevini yerine getirmediği için, vatandaşa bu davayı açma yükü binmektedir. Kaldı ki idarelerin açtığı kamulaştırma- bedel tespiti ve tescil davalarında, idareler maktu harç ile dava açıp başkaca harç yatırmadan karar alabilmektedirler. Bu da vatandaş ile devlet arasındaki adalet dengesini ortadan kaldırmaktadır.
Bir diğer husus ise; Yargıtay 5. Hukuk Dairesi son yıllardaki istikrar arzeden içtihatlarıyla kamulaştırmasız fiilen el atılan taşınmazların bir kısmında, ayrıca aynı idarenin sorumlu olduğu hukuki el atma da varsa (yasa değişikliği ile hukuki el atmalar “idari yargı’nın” görev alanına girmiştir) proje bütünlüğü kapsamında kaldığı kabul edilerek, hem fiili el atmanın hem de hukuki el atmanın tek seferde ve aynı davada yani adli yargıda görülmesine olanak tanımıştır. Burada ortaya çıkan durum ise, hukuken el atılan yani imar planıyla kısıtlanan taşınmazların imar planı tasdik tarihlerinin genellikle 4/11/1983 tarihinden sonra olduğu göz önüne alındığında yine nisbi olarak hesaplanacak ıslah harcı gündeme gelmektedir.
Aslında taşınmazın hukuken el atılan kısmı için İDARİ YARGIDA dava açılırsa harçlar maktu olmaktadır. Fakat proje bütünlüğü olması halinde tek davada ve ADLİ YARGIDA bu davayı devam ettirerek bir dava ile karar alarak müvekkilin mağduriyetini gidermek istediğimizde davacı/malik üzerine çok büyük harç yükü binmektedir. Henüz Yargıtay 5.Hukuk Dairesi bu konuda vatandaş lehine bir uygulamaya gitmediğinden bu konudaki tercihi sizlere bırakarak konuyu genel hatlarıyla sizlerle paylaşmış olduk.
Adaletli günler dileriz.
Av. A.Furkan DEMİRCİ